Üsküdar Üniversitesi tarafından 4. Uluslararası Yalnızlık Sempozyumu kapsamında Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı koordinasyonunda gerçekleştirilen Türkiye’de Aile ve Yalnızlık Araştırması, ilginç sonuçlarıyla dikkat çekti. Araştırma sonuçlarına göre, hem erkeklerde hem de kadınlarda yalnızlık duygusunda artış görüldü. Kadınların yüzde 40’ı, erkeklerin ise yüzde 26’sı kendini sıkça yalnız hissettiğini belirtti. Bu noktada kadınların 2019’a göre iki kat daha fazla yalnız hissetmesi dikkat çekti. Kadınlarda 2019’da yüzde 20 olan yalnızlık duygusu, 2022’de yüzde 40’a kadar ulaştı. Araştırmada yaş arttıkça yalnızlık hissiyatının düştüğü görüldü. 18-24 yaş arasındaki gençlerin yüzde 40’ı, 55 yaş üstündeki kişilerin ise yüzde 26’sı kendini sıkça yalnız hissettiğini belirtti. Coğrafi bölgeler bazında yalnızlık hissi incelediğinde, Güneydoğu Anadolu’da ikamet edenlerin yüzde 40’ının kendini sık sık yalnız hissettiği görüldü. Araştırma sonucunu yorumlayan uzmanlar, aile içi güvenli sosyal bağların zayıflamasının yalnızlık yaşantılarının oluşmasına neden olduğunu söyledi.
Üsküdar Üniversitesi tarafından “Aile ve Yalnızlık” temasıyla bu yıl dördüncüsü düzenlenen Uluslararası Yalnızlık Sempozyumu öncesinde gerçekleştirilen Türkiye’de Aile ve Yalnızlık Araştırması’nın sonuçları açıklandı. Araştırmanın sonuçları sempozyumun ilk gününde Method Research Company Pazarlama Direktörü Hale Aslı Kılıç tarafından kamuoyuyla paylaşıldı.
Üsküdar Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı ve Pazarlama Direktörü Hale Aslı Kılıç’ın öncülüğünde Türkiye genelinde geniş kapsamlı bir araştırma gerçekleştirdi. Yalnızlığın aile üzerindeki etkisinin tespit edilmeye çalışıldığı çalışmada, bu çerçevede insanların yalnızlık algısı, kendilerini ne kadar yalnız hissettikleri, yalnız hissetmenin kişi üzerindeki etkileri ve yalnız hissedildiğinde yapılan aktiviteler detaylı olarak incelendi.
Araştırmaya 81 İlden 6 bin 100 Kişi Katılım Sağladı
Çevrimiçi anket yoluyla gerçekleştirilen araştırmaya Kasım 2022 ayı içerisinde Türkiye’nin 81 ilinde 18-70 yaş aralığında toplam 6 bin 100 kişi katıldı. Araştırma genelinde yüzde 95 güven düzeyinde yüzde 1,25 hata payında veri elde edildi. Verinin Türkiye genelini yansıtması için, coğrafi ve demografik bazda ağırlıklandırma yapıldı.
İncelenen araştırma verilerinin coğrafi bölge, cinsiyet ve yaş bazlı dağılımına bakıldığında araştırmaya katılanlar Marmara’dan yüzde 38, İç Anadolu’dan yüzde 14, Ege’den yüzde 12, Akdeniz’den yüzde 12, Doğu Anadolu bölgesinden yüzde 9, Güneydoğu Anadolu bölgesinden yüzde 8 ve Karadeniz bölgesinden yüzde 7 oldu.
Araştırmaya katılanların yüzde 52’sini kadınlar, yüzde 48’ini ise erkekler oluşturdu. Araştırmaya katılanların yaş aralığı ise 18-24 yaş arası yüzde 18, 25-34 yaş arası yüzde 29, 35-44 yaş arası yüzde 28, 45-54 yaş arası yüzde 19 ve 55 yaş üzeri yüzde 6 oldu.
Geçmiş Yıllara Göre Yalnızlık Duygusu Yükseldi
Katılımcıların yüzde 34’ü sık (sık + her zaman) yalnız hissettiğini belirtirken, yüzde 30’u ara sıra yalnız hissettiğini, yüzde 36’sı ise yalnız hissetmediğini (nadiren + hiç) belirtti. Bu sonuçları 2019 ve 2021’de yapılan araştırmalarla kıyaslandığında, yalnızlık hissiyatının önemli düzeyde arttığı gözlemlendi.
Kadınlar Ve Gençler Kendilerini Daha Yalnız Hissediyor
Hem erkeklerde hem de kadınlarda yalnızlık duygusunda artış dikkat çekti. Araştırmaya göre kadınların yüzde 40’ı, erkeklerin ise yüzde 26’sı kendini sıkça yalnız hissettiğini belirtti. Bu noktada kadınların 2019’a göre iki kat daha fazla yalnız hissetmesi dikkat çekti. Kadınlarda 2019’da yüzde 20 olan yalnızlık hissiyatının, 2022’de yüzde 40’a kadar ulaştığı kanıtlandı.
Gençler Daha Yalnız Hissediyor
Bu sonuçlar yaş grubu bazında incelendiğinde ise yaş arttıkça yalnızlık hissiyatının düştüğü görülmektedir. 18-24 yaş arasındaki gençlerin yüzde 40’ı, 55 yaş üstündeki kişilerin ise yüzde 26’sı kendini sıkça yalnız hissettiğini belirtti. 2021’e göre yaş grupları bazında yalnızlık hissiyatının değişimi incelendiğinde ise 25 yaş üstü grupların hepsinde 2021’e göre yalnızlık hissiyatında artış olduğu öğrenildi.
Yalnızlığı Gidermek İçin Evleniyoruz
Medeni hal ve aile yapısına göre yalnızlık algısı incelendiğinde, yalnız yaşayan kişilerin yüzde 38’inin kendini sıkça yalnız hissettiği görüldü. Bu yalnızlık hissiyatını gidermek için arkadaşları ile aynı evi paylaşanların yalnızlık hissiyatı yüzde 34’e kadar düştü. Evli bireylerde ise bu olgu yüzde 24’e kadar düştü. Ancak çoluk çocuğa karışıldığında, sorumluluklar ve sorunlar arttıkça eşler birbirinden uzaklaşmakta ve yüzde 33’e geri dönüldüğü belirlendi.
Anlaşmazlıklar çıkılmaz bir yola geldiğinde ayrılıkla birlikte, çocuklarıyla yaşayan bir yaşantıya geçildiğinde yalnızlık hissiyatı eşi ve çocukları ile olduğundaki ile aynı durumda yani yüzde 33 oranında kaldığı dikkat çekti. Bu noktada çocuklu ailelerde eşin olması ve olmamasının neredeyse aynı yalnızlık hissiyatını yaşatması olumsuz bir bulgu olarak değerlendirildi.
Sonuçlara göre çocukların aileden ayrılmasıyla yalnızlık seviyesi, bekârken yalnız yaşanılan duruma yani yüzde 38’e geri döndüğü gözlendi.
Coğrafi Bazda En Talnız Yer: Güneydoğu Anadolu
Coğrafi bölgeler bazında yalnızlık hissi incelediğinde, Güneydoğu Anadolu’da ikamet edenlerin yüzde 40’ının kendini sık sık yalnız hissettiği görüldü. Bu bölgeyi İç Anadolu ve Karadeniz Bölgeleri yüzde 39 ile takip etti. Marmara Bölgesi yüzde 29 ile, Doğu Anadolu Bölgesi ise yüzde 30 ile en düşük yalnızlık hissiyatına sahip bölgeler olarak bulundu.
Gelir Düzeyi Arttıkça Talnızlık Hissiyatı Azaldı
Araştırmada gelir düzeyinin sosyalleşmek, iletişim kurmak anlamında kişinin yalnızlık hissiyatını etkileyen önemli kriterlerden biri olduğu bulgulandı. Orta tabaka ve fakir olarak kendini tanımlayan grubun yüzde 44’ü, zengin ve orta tabaka üstü grubun ise yüzde 30’unun kendini sıkça yalnız hissettiği görüldü. Arada ciddi bir farkın bulunduğu araştırmaya göre zengin tabakadakiler yalnız kaldıklarında lokanta, kafe, AVM’lerde arkadaşları ile buluşup yalnızlıklarını paylaşarak gidermeye çalışırken, orta tabaka ve fakir grubun evde vakit geçirdiği ve yalnız kaldığı görüldü.
Yalnızlık Zıt Anlamları Çağrıştırdı
Araştırmada katılımcılardan yalnızlığın kendilerinde hangi çağrışım yaptığını üç kelimeyle ifade etmeleri istendi. Bu kelimeler arasında en öne çıkan kelime yüzde 10 oranında “Huzur” oldu. Olumlu bir anlam ifade eden “Huzur” kavramını, yüzde 5 ile “Mutsuzluk” ve yüzde 5 ile “Hüzün” gibi negatif anlamlı kavramlar takip etti. Toplamda bakıldığında katılımcıların yüzde 72’si daha ziyade yalnızlığı negatif bir duygu olarak tanımlarken, daha düşük düzeyde yani yüzde 28 oranındaki katılımcı ise pozitif bir duygu olarak tanımladı.
Pandemi Dönemi Yalnızlığı Nasıl Etkiledi?
“Pandemi döneminde kendinizi yalnız hissetme durumunda bir değişiklik oldu mu?’’ sorusuna katılımcıların yüzde 24’ü kendini o dönemde daha çok yalnız hissettiğini belirtirken, yüzde 15’i ise pandemi sürecinde yalnızlık hissiyatının azaldığını vurguladı.
Pandemi öncesi yurtta kalan gençlerin evine dönüş yaptığında yalnızlığı azalırken, arkadaşlarına özlem duyan gençlerin kendini daha çok yalnız hissettiği görüldü. Özellikle normal zamanda dışarıda arkadaşları ile etkileşime geçen yüksek eğitimliler, bekarlar pandemide kendini daha fazla yalnız hissetmeye başladı. Erkekler, 55 yaş üstü kişiler, emekliler, profesyoneller, dul / boşanmış kişiler ise diğer gruplara nazaran daha fazla pandemi ile birlikte yalnızlık hissiyatlarında bir değişiklik olmadığını söyledi.
Yalnız Kaldığımızda Evde Vakit Geçiriyoruz
Katılımcıların önemli bir bölümü yani yüzde 70’i yalnız kaldığında yoğun olarak evde vakit geçirirken; yüzde 56 oranındaki katılımcılar internette zaman geçiriyor. Katılımcıların yüzde 37’si uyuduğunu, yüzde 36’sı kendisini temizliğe ve yemek hazırlığına verdiğini, yüzde 30’u ise kitap okuduğunu kaydetti.
Araştırmada daha az yalnız hissetmek için, kendisini dışarı atıp AVM/Çarşı-pazara ya da yürüyüşe arkadaşları ile gidenlerin, STK/dernek ziyaretleri yapanların, maç izlemeye / stadyuma gidenlerin, sevdiği insanları ziyaret edenlerin, misafir ağırlayanların istatistiki olarak yalnızlığının daha düşük seviyede olduğu görüldü.
Dertleşecek Birilerine İhtiyacımız Var
Görüşülen kişilerin yüzde 23’ü sık sık dertleşecek birini bulamadıklarını belirtti. Katılımcıların yüzde 61’i arkadaşları ile yüzde 33’ü kardeşleri ile yüzde 29’u ise eşleri ile dertleştiğini söyledi. Arkadaş çevresinin ve kardeş sahipliğinin önemi burada da görüldü. Araştırma sonuçları evli çiftlerin yarısının bir arkadaşı, yarısının ise eşi ile dertleştiğini ortaya koydu. Böylece evlilikte eşlerin birbirini anlamasının ve birbirinin dert ortağı, arkadaşı olmasının gerekliliği ortaya çıktı. Zira dertleşecek birini bulamayan kişilerin yüzde 68’i kendini sıkça yalnız hissettiğini belirtti. Ayrıca kişilerin yüzde 21’i annesi, yüzde 6’sı babası ve yüzde 13’ü çocukları ile dertleştiğini söyledi. Sonuçlar aile içi iletişimin de geliştirilmesi gerektiğini ortaya koydu.
Kalabalıklar İçinde Yalnızız
Katılımcıların ne sıklıkta yalnız kaldıkları da soruldu. Kişilerin yüzde 38’i hiç (hiç+nadiren), yüzde 23’ü ara sıra, yüzde 40’ı ise sık (sık sık+her zaman) yalnız kaldığını belirtti. Hiç yalnız kalmadığını belirten, çevresinde hep insan olduğunu dile getiren katılımcıların bile yüzde 13’ü sık sık yalnız hissettiğini, yüzde 28’i de ara sıra yalnız hissettiğini dile getirdi. Sonuçlar insanlarla çevrili olsak da yalnızlık hissi yaşandığını söyledi.
Yalnızlık Mutsuzluğu Yanında Getiriyor
2019 yılında yapılan araştırmada yalnız hissedenlerin hissetmeyenlere göre 2,5 kat daha fazla mutsuz hissettiği görülürken; 2022 yılında bu oran 3,5 kat farka kadar çıktı. Yalnız hissetmeyenlerin yüzde 70’i hayatından mutlu olduğunu belirtirken, sık sık yalnız hissedenlerin sadece yüzde 19’u mutlu olduğunu belirtti. Oysa ki yalnız kalınca mutsuz hissedenlerin yüzde 43’ü hayatından mutlu olduğunu belirtirken, yalnız kalınca mutlu hissedenlerin ise yüzde 57’si hayatından mutlu olduğunu dile getirdi.
Sanal Ortamda Sosyalleşme İsteği Daha Fazla Yalnızlaştırıyor
Üsküdar Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı ve Method Research Company Pazarlama Direktörü Hale Aslı Kılıç, araştırma sonuçları genel olarak değerlendirildiğinde aile yaşamında yalnızlık kavramının günümüzde önemli bir durum olarak karşımıza çıktığını belirterek şunları söyledi:
“Kentleşmenin getirdiği yaşam biçimi, modern yaşamın insanı bireysel sınırlara hapsetmesi, dijitalleşme, paylaşma ve dayanışmanın azalması aile içi güvenli sosyal bağların zayıflamasına ve zamanla yalnızlık yaşantılarının oluşmasına neden olmaktadır. Ailede bireylerin birbirinden mesafeli olması, pandemi ile birlikte arkadaş ve akraba ilişkilerinin azalması da yalnızlık hissiyatını güçlendirmiştir. Aile dışındaki sosyalleşme araçları bireyin sevgi, güven, bağlılık ve ait olma gibi duygusal ihtiyaçları karşılamada yetersiz kalmakta, bireyin yalnızlık hissi artmaktadır. Hatta bir aileyle birlikte aynı çatı altında bulunan bireyler bile diğer aile üyeleriyle güçlü ve güvenli sosyal bağlar kuramadıkları zaman kendilerini daha yalnız hissetmektedirler. Ayrıca bu duruma çare aramak amacıyla akıllı telefonlara kilitlenerek sosyal ağların yarattığı yeni sosyallikler içinde yalnızlığı gidermeye çalışan birey daha da yalnızlaşabilmektedir. Ailenin birey üzerindeki etkisi üye sayısının fazlalığı açısından değil, üyeler arası ilişkilerin yoğunluğu açısından önem taşımakta ve aile grubundaki zayıflayan ilişkiler bireyi etkilemektedir. Aile içi iletişimin sağlıklı olma oranı aile ortamındaki güven duygusunun yoğunluğu, kişinin hayata tutunabilmesini ve yalnızlık duygusunun üstesinden gelmesini sağlamaktadır. Bu bağlamda aile içi güven duygusunun ve ilişkilerin kuvvetlenmesi önem arz eden bir gereklilik olarak ortaya çıkmaktadır.”(BSHA)